POLİTİK RETORİK

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan

Gerçekten de siyaset retoriğine çok iyi hâkim…

Üstelik de çok iyi kullanıyor.

Ama, dikkat edilirse…

Bu siyasal söylemdeki başarısını daha çok…

Rakiplerini karalamak ve hedef göstermek amaçlı kullanıyor.

Gerçekten de yıllardır yazarım ama bir türlü anlayamıyorum; neden Sayın Erdoğan, bu siyasal söylemdeki başarısını…

Ülkemizi birleştirici bir iklime dönüştürmek için kullanmaz?

Yani dikkat ederseniz…

Sayın Erdoğan’ın toplum “dilinden” anladığını da fark edersiniz.

Yıllardır siyaset yapmanın avantajını da iyi kullanmakta Sayın Erdoğan…

Halkla yakınlaşmada, onların gönül tellerine dokunmayı, cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer parti liderlerine göre daha iyi “kotarmakta”!

Ama, dediğim gibi…

Siyasette nedense bir türlü “uzlaşı” sağlanamadı.

Pekâlâ, siyaset işi, rekabete ve yarışa dayanmaktadır. Herkes girdiği bu çetinceviz yarışta “birinci” olmak isteyecektir.

Fakat, siyasal tansiyonu biraz daha düşürerek, toplumumuzu rahatlatacak politik hamlelerde bulunmak, çok zor olmasa gerek.

İşte görüyorsunuz…

Siyasal konjonktüre göre, Türkiye’de gündem çar çabucak değişiyor.

MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin inisiyatif almasıyla başlayan “terörsüz Türkiye” hareketi, bence kimsenin “hayır” demeyeceği bir gelişmedir.

Fakat…

İnsanların haliyle akıllarında sorular tezahür ediyor:

PKK’ya silah bırak seslenişi ve…

Ardından, PKK’nin kendini feshettiğini duyurması…

Ne kadar ayakları yere basan gelişmeler…

Gerçekten de süreç, şeffaf ve açık bir biçimde sürdürülmeli ki, daha önce yaşanan geçmiş dönemki terörü bitirmeye yönelik girişimler gibi “akim” kalmasın.

Gerçekten de Ortadoğu coğrafyasının kaos hâli ve belirsizliği göz önüne alındığında, topraklarımızın hem teröristlerden hem de geniş tanımlı terörizmden arındırılması, büyük kıvançla karşılanacak durumdur.

Uzun uzadıya yazmaya gerek yok.
OSLO GÖRÜŞMESİ…                                                                                       
HABUR REZALETİ…                                                                                

Şehirlerimizin verilen “tavizlerden” ötürü neredeyse savaş meydanına çevrilmesi… Bunlar toplumsal hafızamızda kötü hatıralar olarak kaldılar.

Ülkemizde “etnik” kökene dayalı bir sorun yokken…

Etnik kökene dayalı bir açılım tertipleyenler kimlerdi?

Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı sıkıntılar var(idi).

Ama, artık Türkiye’de etnik kökene dayalı bir siyasal sorun da yok, kültürel sorun da yok.

Sorun tespiti yaparken…

Önce…

“Demokratik Açılım” dendi… Sonra… “Kardeşlik Projesi” dendi…

Sürekli, soruna yönelik açılımların ve paketlerin muhteviyatı değişti ama sorun bir türlü-PKK terörü- bitirilemedi.

Bu bağlamda, Cumhuriyet Halk Partisi’ni terör örgütleriyle aynı kulvarda göstermek, CHP’yi terör yuvalarıyla aynı mevzide değerlendirmek, Türk Milletine de yapılan haksızlıktır.

AK Parti; iktidarları boyunca geniş perspektiften bakınca terörizm, dar pencereden bakınca PKK terör örgütünü etkisiz hâle getirmek adına, cesur adımlara ve politikalara yol verdi.

İşte, yine bir “Toplumsal Mutabakat Komisyonu” kurulması için CHP ile günlerce müzakere görüşmeleri yapıldı.

“Ergenekon Devletinden Demokratik Devlete” cümlesi iktidara yakın köşeyazarlarınca yazılarında tekbir örnek gibi tekrarlanır oldu.

Sonuçta ne oldu? İşte bu zamana değin hem PKK terör örgütü varlığını sürdürdü hem de terör eylemleri devam etti. Burada önemli olan, gerçekten de Türkiye’de terör bitirilecekse tüm siyasal grupların görüşleri alınarak, ortak bir istikamet çerçevesinde hareket edilebilmesidir.

Bu bağlamda…

Sadece şeffaflık ve açıklık yetmez. Samimiyet ve içten bir siyasal dilin kullanılması gerekir. Ama bakıyorum, Sayın Erdoğan yaptığı konuşmalarda, yine merhum Adnan Menderes üzerinden 2025 Türkiye’sinde CHP’yi itibarsızlaştırarak saflarını sıklaştırmakta. Sayın Erdoğan, 1960 yılındaki CHP kadrolarıyla şimdiki siyasetçileri aynı kefede değerlendirmekte. Bölen, dışlayan bir politik retorik kullanmakta.

Kanımca, terörsüz Türkiye hedefine ulaşmada önemli bir faktör de, kullanılan politik retoriğin içeriği olacaktır: Bölen, dışlayan değil, birleştirici, kapsayıcı bir retorik tercih edilmeli.

Bekleyip göreceğiz.

EKONOMİ